30 Eki 2010

Banu' nun Kitaplığı

Kitaplığını en çok merak ettiğim kişilerden birisi de Banu idi zira ne denli bir kitapsever, çılgın bir okuyucu olduğunu az çok biliyorum.)


Benim kitaplığım...
Objektifimdeki çatlaklar nedeniyle fotolarım net çıkmadı ama yeni bir objektifi beklemek biraz uzun sürecekti dayanamadım bu haliyle gönderdim :)
Fotolardaki kitaplığımın büyük bölümü, görünmeyen kapaklı bir dolap içerisinde dergilerimle birlikte yer alan kitaplarım var onlar biraz daha özel, sahaflardan alınmış ya da hediye edilmiş, genellikle zor bulabildiğim kitaplar...
Kitaplığımda Türk ve yabancı yazarları ayrı raflarda arşivliyorum. Kitap okuma ve arşivleme alışkanlığımı kazandıran ilk kitabım, babamın hediyesi olan İpek Ongun kitapları, onlar da hala benimle...
4. fotograftaki kitaplar ise sahaflardan aldıklarım arasından..



29 Eki 2010

Sanat' a aç olmak


Bazen deliriyorum. evet. öylece otururken evde, ya da cafe' de bi anda geliyorlar bana diyorum ki kendi kendime "ne öğrendim ben, ne biliyorum, ne yapabiliyorum kendim adına, yetişmek adına vs vs"
boş oturmayı seviyorum ama bu demek olmuyor hiç bir zaman "mal gibi oturuyorum" otururken gözüm hep ya kitaplarda ya dvd' lerde ya müzik arşivinde ya da gazete üzerinde genelde. yani öylece de oturmuyorum aslında.
derdim var. bir değil. hayata karşı çok derdim var. ergenlikteki gibi 'sorunlarım var dostum' triplerinde değilim. kendi çapımda çabalıyorum, aşmak için, yetişmek için, konuşabilmek, yazmak için.
işte, tüm bunları düşündükçe deliresim geliyor birden, nerden başlamalıyım?
böyle durumlarda,
alıyorum elime bir kitap (genelde yeni)
müzik cd' si (genelde alternatif, jazz)
resim çiziyorum (bir felaket oluyor hepsi)
yazı yazıyorum (sayfalarca günlük)
yeni bir tarif deniyorum (fena olmuyor)
ve bunun gibi birtakım uğraşlar..

ama yetmiyor bazen. özellikle de bu aralar. açım. sanata, doğaya, dereye tepeye, müziğe, filmlere, dizilere, harflere, tınılara, resime..
daha ne yapabilirim bilmiyorum, bu açlığı nasıl bastırabilirim. birkaç gün önce de bahsettim ya (şahane tepkiler aldım, meğer ne de çokmuşuz sayı olarak!), öğrenmenin sonu yok, hani amacım zaten sona ulaşmak değil ama daha çok istiyorum, daha çok bilmek, daha çok konuşabilmek, yazabilmek. manyak mıyım? kimine göre.

yüzlerce defterim olsun mesela bir şeyler yazdığım, ev kitaptan yıkılsın, evimize sanat konuşmak için, bir felsefe akımını tartışmak için insanlar gelsinler, kibarca tartışılsın, beraber gidelim sergilere, filmlere, oyunlara. züppelik yapmayalım ama. insan olalım. bilmek her şey bazen ama bunu abuk subuk amaçlarla kirletmeyelim. ütopik mi? olabilir. keşke olmasa.
deliriyor muyum acaba.

28 Eki 2010

Histeri Çalışmaları - Çilekeş


Çilekeş' le tanışmam çoğu kişi gibi 2005' te ilk albümleri çıktığında oldu. Fazla dikkatimi çektiklerini söyleyemem, tv' de kliplerine rastladığımda birkaç kez dinleme fırsatım olmuştu sadece, o kadar. Klipleri hoştu, 1-2 şarkısı fena değildi ama netice de bununla kalmıştı benim için. Zaten istikrarla takip ettiğim çok az grup vardı o zamanlar Türkçe rock yapan vs vs.

Esas tanışmamıza gelirsek, bu yaz başında oldu diyebilirim. İnternette okuduğum bir eleştiri yazısına istinaden merak edip albümlerini indirdim (sitelerinden yapabiliyorsunuz bunu, evet! Ayrıca satın da alabiliyorsunuz 4-5 tl gibi bir rakama) İndirdiğim günden beridir de sık aralıklarla açıp dinliyorum, mp3' ümde de silinmeyecek albümler arasında yerini aldı.




Görüşlerime gelirsek; bir kere ilk dinleyişte aşık olabileceğiniz ya da çok kolay sindirebileceğiniz bir albüm değil bu (çok ciddi bir müzik dinleyicisi iseniz bu da ihtimal dahilindedir elbet). Ama sabredip birden fazla dinlediğinizde taşlar yerli yerine oturuyor sanki. Bir anda "aslında bende bunu söylemek istemiştim" deyip gözlerinizi kocaman kocaman açıveriyorsunuz. Ama aslında geç kalmış oluyorsunuz zira albüm koca koca harflerle yazmış düşündüklerinizi, kocaman seslerle haykırmış kulağınıza yeri geldiğinde de fısıldamış.

Çok yoğun bir felsefesi var, ki bu bizim için müthiş yabancı bir duygu. Özellikle her sene üstü üste "en iyi" seçilen grupların albümlerinde bile var ticari kaygılar. Bu bakımdan gözümde daha da büyük bir saygıyı hakediyor Çilekeş, zira gerçekten müzik yapmışlar, hakkını vermişler. Ayrıca bu felsefe, sadece müziklerinde değil, albüm kapağında, sitelerindeki yazılarda, görsellerde de yoğun bir şekilde hissediliyor. Eğer herhangi bir döneminizde Radiohead dinlediyseniz, bence bu albümü de seversiniz gibi geliyor bana niyeyse bir de.

Son olarak mesaj kaygılı cümlelerimi de yazıp gideyim, keşke ticari kaygıları düşünüp de kolay tüketilen albümler yapmak yerine gerçek müzik dinleyicisine ulaşmayı amaç edinebilse gruplarımız -ki böyle potansiyel taşıyan gruplar muhakkak var- , biz de iki satır yazmak için kasıp durabilsek kendimizi. Çünkü güzel müziği tarif etmek zor, illa birilerinin tarzına benzeterek anlatılabiliyor sanki. Dinleyin kısaca. Yani haydi eller havaya beklemeyin, ya da çok sıkıldım diyebilecek olanlara da önermem kendinize güveniyorsanız, belli bir sıkıntınız varsa topluma karşı, belli bir duruşunuz varsa dinleyin bence. Ohh.

26 Eki 2010

Şehnaz' ın Kitaplığı

Sıkı bir kitap okuyucusu olduğu her halinden belli olan Şehnaz' ın kitaplığı aşağıda, blogu burda, internet sitesi de şurda. Kendisine de pek bir teşekkür ediyorum.







25 Eki 2010

Impossibility' nin Kitaplığı


Kitaplığını göster mevzumuz devam ediyor, siz bana gönderdiğiniz sürece de devam edecek. Bugün, Impossibility' nin kitaplığına göz atacağız, bu arada bu proje sayesinde çoğumuzun kitaplığında ki ortak kitapları saptama fırsatı da buldum:) En fazla dikkatimi çeken "Zar Adam" ve "İstanbul Hatırası" oldu.
Impossibility' e teşekkür ediyorum.)

23 Eki 2010

Okudukça Mutsuz Olmak


Bu mevzu aslında yıllar önce annemin başının altından çıktı. Çocukluk yıllarında okuyacak bir şey bulamadıkları için eski gazetelerden yapılan meyve-sebze kesekağıtlarına kadar okuyan annemden yani.
Söylemeyecek değilim; ben ergenlik çağlarımda yani şöyle 15-19 arası yaşlarımda şimdikinden çok daha fazla okurdum, hayal dünyam çok daha genişti, elimin altında internet olmamasına rağmen şimdikinden çok daha fazla araştırmayı sever, keşfettikçe kendimi özel zannederdim. Öğrendiğim çoğu şeyi özenle günlüğüme kaydeder, unutmazdım. Bazen kendimi odama kapatıp dünyayı çözmeye çalıştığım o dönemi çok özlüyorum. Hafızam berraktı, geleceği merak ediyordum, duyduğum her yeni bilgiyi işe yarar umuduyla ve hayranlıktan ağzı açık bir şekilde belleğime kaydediyordum. Evet, şimdide okuyorum, araştırıyorum, etkileniyorum ama o zaman ki kadar tatmin etmiyor beni yaşadığım mutluluk.

Annem okudukça mutsuz olacağımı söylemişti bir keresinde. Şaşırmıştım zira annemde zamanında okumuş, çeşitli akımlardan etkilenmiş bir kadın. Bundan 1-2 sene önce ne demek istediğini çok iyi anladım.

Okumak bir kere kişisel anlamda kendini çok fazla tatmin edecek bir davranış benim gözümde. Öğrenmek zaten sonu gelmeyen bir kavram. Öğrendikçe bitmiyor sorumluluğun, yepyeni kapılar açıyorsun kendine, daldıkça dalıyorsun içine. Eğer seviyorsan zaten ister istemez çekiyor seni kendine. Araştırdıkça öğreniyorsun, öğrendikçe başka alemlere dalıyorsun ve anlıyorsun.
Anlıyorsun evet. Nasıl yaşadığını, dünyada neler olup bittiğini, üç kağıtçılıkları, sadakatsizliği, enayiliği, sorumsuzluğu, yalanı dolanı.. Sen doğduğun zaman seni sardıkları o pamuklardan çıkarıp kafanı, görmeye başlıyorsun tüm bunları. Yavaşça çıkıyorsun kozandan. Kolay olmuyor elbette, önce deneyim kazanıyorsun. Ağır geliyor ama zamanla alışıyorsun.

Her şey çok kötü olmuyor elbette, bunların dışında sevgiyi görüyorsun, aşkı, eğlenceyi, kültürel farklılıkları, dünyanın öbür ucunda yaşayan bir kızın da senden insan olarak farkı olmadığını. Özeniyorsun, düşlüyorsun. Ben mesela, küçükken, ilerde hayatımın arka fonunda kısık seste de olsa bir müzik çalacak zannederdim. Müzik en sinirli ya da en üzgün olduğun anda bile sana yardımı dokunan sihirli bir güç çünkü. Saçlarımı savurarak yolda yürürken, sevdiklerimle uzun uzadıya akşam yemeği yerken, gün batımını izlerken, sabah uyandığımda, belki esnerken ...
Çok sonraları anladım hep ileri ki devrelerini düşlemekle hayatımızın geçtiğini.

Önceleri 18 yaşımı bekledim heyecanla, delirerek. 18 oldum pek bir şey değişmedi. Üniversiteyi bekledim, evet şahaneydi (belki de bahsettiğim müziği duyduğum zamanlarımdı)
İş hayatı zaten malumunuz, çok acımasız. Şimdi 30 yaşımı bekliyorum. Kadınların en verimli yaşı gibi geliyor. Bir yandan da yaşlanmaktan ölesiye korkuyorum. İçimde tek bir kadın olmadı zaten benim hiç .)

Konuyu fena dağıttım.

Ne diyordum? Evet, okumak, öğrenmek çok anlamlı, ben okumasaydım ne bok yerdim nasıl boş bir insan olurdum düşünemiyorum. Kendimden memnunum evet. Ama annemin bahsettiği olguyu da artık görmezden gelemiyorum. Bilmemek insanı mutlu ediyor, bilmekse mutsuz. Çünkü herkesin malumu nasıl bir toplumla ve nasıl bir toplumda yaşadığımız. Saf olmak bu toplumda her zaman daha tehlikesiz. Ama okumamak, araştırmamak, öğrenmemek beni mutlu edecekse varsın mutsuz olayım. Ben kendi yarattığım diğer boyutumda elimde kahve fincanım, boynumda fotoğraf makinem, etrafımda sevdiklerim ve arka fonumda müzikle bu mutsuzluk bana hayli hayli yetecek biliyorum.

Şimdi, tüm bunların üstüne kalkıp bir elmalı pay pişirmeliyim.

20 Eki 2010

Tüyap' ta Sahaflar

Zaman ne çabuk geçermiş.. Geçen sene o kadar yolu birkaç vasıta ve de bolca trafikte katettikten sonra eve döndüğümüzde "bir daha hayatta olmaz" gibi laflar etmiştik. Bu sene Barış, kitaplarını da alıp yaklaşık 10 gün kadar gidip gelecek "hayatta gitmem" dediği yere, Tüyap' a .)

Bu sene Sahaflar için 2 büyük festival oldu, ki bu çok sevindirici. İlki burdan ve bulabildiğim her mecradan adeta yırtınarak belirttiğim Sahaf Festivali idi. İkincisi de Tüyap' ta gerçekleşecek. Sahaflar Salon 4' te meraklılarını bekleyecekler..

Ben her gün gidemeyecek olsam da, bazı isimler var ki alınacak kitapları imzalatmadan dönmek olmaz. Yol ne kadar uzun olsa da, koca bir günü oraya ayırmadan dönmek de olmaz, zira listemi de hazırladım bekliyorum .)

Edit: Fuar, 30 Ekim' de başlıyor, 7 Kasım akşamı bitiyor. Şöyle de bir siteleri mevcut detaylar için.

12 Eki 2010

Banyosuyu' nun Kitaplığı


Canım cigerim pek değerli arkadaşım
banyosuyu' mun kitaplığı gördüğünüz üzere çok renkli .) Fotoğraf makinesi kolleksiyonunun (muhtemelen bir kısmının) şenlendirdiği pek hoş analog bir kitaplık.) Teşekkürlerimi sunuyorum banyocum.

11 Eki 2010

Kiraz' ın Kitaplığı

Projenin şimdilik son kitaplığını bugün yayınlıyorum. Fotoğraf göndermek isteyen, "dur daha ben varım!" diyen varsa istediği zaman mail atabilir, yani proje bitmiş değil.
Açıkçası ben gelen her kitaplığı incelemeye çalıştım, notlar aldım, hoş bir deneyim oldu çoğunu görmediğim, bizzat tanışmadığım kişilerin kitaplığıyla tanışmak, zira az çok anlatıyor kişileri okudukları kitaplar. Gönderen, bana göndermeyip kendi blogunda yer veren, yorum yapan, mail atan herkese tekrardan çok çok teşekkür ediyorum. İlerleyen zamanlarda böyle farklı projelerle karşınızda olmaya devam edeceğim .)

Kiraz'a katkısı için teşekkür ediyorum. Evin her yerine dağılmış kitaplar ne güzel:)




Küçükkken en büyük hayalim annemlerin beni alışveriş yaptığımız kitapçıda unutup gitmesiydi ki sabah kadar istediğim kitabı seçip okuyayım diye...
Bu kadar kitap sever birinden bu küçücük kütüphane çıkması paralel değil biliyorum ama büyük eve yeni taşındım ve yakında hayalimdeki kitaplığı yaptıracağım...
Bu benim 1994 yılında aldığım eski, emektar küçük kitaplığım...
Kİtaplarımı çok seviyorum ama isteyene de okusun diye hemen veriyorum... Sonra da o kişi geri vermeyince tekrar da isteyemiyorum...:) Koşup tekrar alıyorum.
Bir çocuklarla ilgili kitap okuyorum, bir iş, bir de kendime özel kitaplar... Tarihi küçük kitaplığın kapasitesi sınırlı olunca evde salon, yatak odası dahil her yerde de üst üste kitaplar var... Orta sehpam dahil... Onlardan da bir minik kuple gönderiyorum size... En sevdiğim yazarlar deyip başlar da bir iki isim atlarsam çok üzülürüm bu yüzden söylemeyeyim...

10 Eki 2010

Ayça' nın Kitaplığı

Çok sevgili arkadaşım Ayça'cığımın kitaplığı çok şahane kitaplarla dolu, zira kendisi de Taksim Aslıhan Pasajı'nda kitapçı , o yüzden bu kaçınılmaz .) Teşekkür ediyorum kendisine de buradan.








9 Eki 2010

Sophie' nin Kitaplığı

Bugün sıra, sevgili Sophie' nin kitaplığında. Kendisine çok teşekkür ediyorum bir kez de buradan, şahane kitaplığıyla katkıda bulunduğu için .)

8 Eki 2010

Gizem' in Kitaplığı

Gizem' in kitaplığı kendi deyişiyle tatlı ve küçük:) Teşekkür ediyorum Gizemcim.

Bu arada, projemizde yayınlanacak son 2 kitaplık kaldı, göndermek isteyenler cnoktaknokta@hotmail.com' a fotoğraf ve isterlerse yazacakları notlarla beraber mail yollayabilirler..



7 Eki 2010

Kalemimin Sapını Gülle Donattım


Az önce bitirip masaya koyduğum otobiyografik roman, hayallerini erteleme diye bağırıp çağırıyor adeta. Arka kapaktaki ustanın fotoğrafına bakıp bakıp duruyorum. İyi ki yazmış iyi ki ailesini dinlemeyip gitmiş tiyatroya adım atmış, iyi ki var olmuş, iyi ki var diyorum.

Ferhan Şensoy' un kitaplarıyla tanışıklığım maalesef çok geç oldu. Neden bilmem, özellikle Sahaf Festivali başladığında aradığım kitaplar sadece onunkilerdi. Bir yerden başlamak istedim ve bu kitap bana çok güzel bir başlangıç yaptı zira kitabımız, Ferhan Şensoy' un Galatasaray Lisesi' ne başlama döneminden itibaren, askere gidene kadar ki dönemini kapsıyor. Bu kitaptan anlıyorum ki Şensoy günlük yazmaya müthiş bir önem vermiş çünkü çok detaylı bir anlatım var bazı bölümlerde.

Kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar, o dönemde yaşamayı çok istediğimi farkettim. Sanat, edebiyat, tiyatro, şiir, müzik şimdikinden ne kadar da ileri ve önemliymiş! Her sanat dalına nerdeyse elini atmış ve yüzeysel bilgisini alıp kenara fırlatmış olan maymun iştahlı birisi olarak bir kez daha kendime üzüldüm. Bir şeye baş koyduktan sonra neler olabileceğini, sıkıntısını, ödülünü her şeyini bambaşka anlatmış usta.

Anlatım dili çok güzel, çok sürükleyici, bir o kadar özendirici. Çok güldüğüm yerler de oldu hatta döne döne okuduğum. Bunun dışında cesareti, tutkuyu, aşkı, yazıyı müthiş anlatmış. Ha bir de, o yıllarda Avrupa' da bir Türk' ü, bir Ferhan Şensoy' u. Dolu dolu yaşamış kısacası, okuru iştahlandırıp özendiren bir anlatım tarzı da cabası.

Pişman olmayacaksınız okurken, Ayı İsmail, İbne De Gaulle, Galatasaray Hocaları, öğrencileri hepsi yerlere yatıracak sizi. Sonrasında Ferhan Şensoy' un adeta tesadüfi olarak başvurduğu ve kabul ediliği Avrupa' daki öğrenimini okuyacaksınız. Okudukça anlayacaksınız, anladıkça gülecek, güldükçe hüzünleneceksiniz.

Bu arada bu kitabın ikincisi de yolda imiş, ki buna inanılmaz sevindim. Kendisi bu kitap için 10 yıldır çalıştığını söylemiş ve eklemiş; "Benim bir sandık geçmişim var, onların temize çekilmesi gerek"

Seda' nın Kitaplığı





Blogunu uzun zamandır takip ettiğim sıcak insan, sevgili Seda hem fotoğraf hem de şahane kütüphanesiyle ilgili notlar yolladı.
Bu arada İkea hakkında kesinlikle aynı şeyleri düşünüyoruz.Biz hem eve hem Barış'ın dükkanına kitaplık gerektiği zaman hemen oraya koşturuyoruz .)







'Hem uçan raflarım var kitaplık olarak kullandığım hem de çok sevdiğim cam kapaklı beyaz kitaplığım. (Hepsi İKEA, dizayn ve fiyat performansı olarak seviyorum kendisini)

En sevdiğim kitabım,Lise yıllarımda tanışıp, okumaktan hiç bıkmadığım Montaigne'in 'Denemeler'i. (Francis Bacon'ın da denemeleri var kitaplığımda ama bana Montaigne'in düşünceleri kadar zevk vermedi)

Evde daha çok kitap okuyan taraf benim, eşimle ortak yanımız ikimzin de IT'ci olması. Dolayısıyla yazılım kitaplarımız ortak. Onunla bir diğer ortak zevkimiz/ buluşma noktamız da Agatha Christie ve Tolkein.

Önümüzdeki günlerde bol bol Türk klasiklerini okumak istiyorum. İlk hedefim Ahmet Hamdi Tanpınar'ın eseri 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü' nü okumak olacak. Ama ona gelmeden sırada 'Alaycı Kuş' (şu an heyecanla okuyorum) ve 'Sahilde Kafka' var.'





Pek pek teşekkür ediyorum sana da Sedacım..

6 Eki 2010

Sol'uk


Ceyl'an Ertem sevgimi duymayan bilmeyen kalmadı sanırım. Bir akşam yemeğinde kocaman masama toplamayı hayal ettiğim kadın müzisyenlerden birisi de kendisi. Yazabildiğim, konuşabildiğim her mecrada kendisinden bahsetmekte herhangi bir sakınca görmüyorum. Nihayet albüm müjdesini de verebilirim artık buradan.

Soluk albümü tam sonbaharlık, tam üşümelik. "Nazım'a" diye bir şarkı var mesela, tam içlenmelik. "Gönül Dağı" nın, "Fikrimin İnce Gülü" nün, "Kızılcıklar Oldu mu" nun şahane coverlar'ı var. Albümün ilginç yanı, her şarkı ayrı müzisyenlerle kaydedilmiş, çok iyi isimlerin imzası var albümde, çıkış tarihinin uzamasının nedeni de buydu sanırım.

"Gidip Dinlenmeliyim" de albümün 2. klibi. Şahane bir Dağhan İş klibi.



Tuğba'nın Kitaplığı







Tuğba' ya katkısı için teşekkür ediyorum.



5 Eki 2010

Sinem' in Kitaplığı

Yazılarını ve tavsiyelerini keyifle takip ettiğim sanat sever insan.) sevgili Sinem'in kitaplığı karşınızdadır efendim.. Katkısı için pek bir teşekkür ediyorum.

Kendisi birkaç cümle ile anlatmış ki ben buna sevindim gerçekten. Ayrıca Ferhan Şensoy'un tüm kitaplarının olması kıskançlıktan çatlattı beni .)



Kütüphanemizle ilgili birkaç kelam etmem gerekirse,
Ferhan Şensoy'un ve İhsan Oktay Anar'ın tüm kitapları ve Paul Auster'ın yanısıra kitaplığımızı şereflendiriken, Tolkien'in serisi ile birlikte birkaç fantastik seri daha bir rafımızda ikamet ederler.
Kütüphanemizin nadide ve manevi olarak pek değerli kitapları ise Ahmet Cevdet Paşa'nın "Tarihi Cevdet" ciltleri ve Hayat Ansiklopedileri diyebilirim. Ayrıca 1955 basımı Küçük Prens kitaplığın ağır toplarından.

4 Eki 2010

Kadınus 'un Kitaplığı

Sevgili kadınus 'un kitaplığı budur efendim ; evin her yerine kitaplar mis gibi yayılmış anladığım kadarıyla:) Kaldı ki bence evin her yerinin kitaplık olması ya da kitapla dolu olması şahane! ben mesela biblo, süs eşyası çok haz etmem, kitap olsun her yer daha estetik bile gelebiliyor aslında bana. Katkısı için pek bir teşekkür ediyoruz:)




3 Eki 2010

Kurtlu Kitap' ın Kitaplığı

Sevgili kurtlu kitap'ın kitaplığını ben çok sevdim. Kitap haricinde toparlamayı sevdiği objeler, oyuncaklar, arabalar, biblolar mevcut, çok şirin.






1 Eki 2010

Larien'in Kitaplığı






Yazılarını çok hoşlanarak ve gülerek takip ettiğim pek sevgili Larien'in kitaplığı budur efendim. Kitapları rekor denilecek sürede okuduğunu biliyorum zira okuduğum bir romanı tavsiye ettiğimde kendisinin alıp benden önce bitirmişliği de vardır. Katkısı için pek bir teşekkür ediyorum. Öpüyorum.


Yaprak'ın Kitaplığı

Efenim, projemin ilk görseli Yaprak'tan geldi. Ben gayet düzenli, tertipli buldum, hatta yayınevlerine göre düzenlenmiş. Ortak birkaç kitabımız var, gördüğüm kadarıyla zevklerimiz uyuşuyor diyebilirim. Bu arada Einstein'ın gözleri üzerinizdeyken kitap okumak şahane olsa gerek.



Yaprak'a çook teşekkür ediyorum kitaplığını bizimle paylaştığı için. Sırada can ciğer kuzu sarmam Larien var onu da yarın ekleyeceğim, beklemede kalınız..