15 Şub 2013

Son Aktiviteler

Bakalım son zamanlarda ne gibi san'atsal faaliyetlerde bulunmuşuz;


Devlet tiyatrolarından bilet bulmakta baya zorluk çekiyorum -çalışma programımın biraz belirsiz olmasıyla da alakalı- o yüzden nası olsa 14 Şubat' ta tiyatroya giden pek olmaz herhalde diyerek baktığımda Cevahir 2. Salon' da oynayan "Çirkin" oyununa bilet bulduğumda pek sevindim. Evet bilet bulabildim ama salon tıkış tıkış doluydu, ki bu sevindirici aslında, demek ki sevgililer gününde dahi olsa tiyatro tercih eden bir kesim var.
Oyun, güzellik çirkinlik kavramlarını işliyor, adından da anlaşılacağı gibi:) Güzel olmanın veya çirkin olmanın kazandırdıkları kaybettirdikleri ve ironilerini işliyor. Açıkçası ben az buçuk sıkıcı buldum, yani beni etkilemedi, bunca zamandır oyun izlemiyor olduğum halde.. Ama oyuncular harikuladeydi, bunu belirtmem gerek. Özellikle her bir oyuncu farklı karakterlere büründüğünde. Bölümler arası geçişler de eğlenceliydi.


Tiyatrodan bir önceki etkinliğimiz Ghetto' da 31 Ocak akşamı olan Yasemin Mori konseriydi. En son ne zaman konsere gitmiştim acaba? Hımm, uzun süre önce:) İyi geldi yani. Özellikle gidip Korhan Futacı' nın dibinde yerimizi alınca.. Yasemin' den çok Korhan' ı izledik diyebilirim. Müthiş müzisyen, müthiş kafa. Yasemin Mori' nin albümü zaten çok iyi, canlı da iyiydi performansları. Ama fazla köşeye çekilmişiz sanırım zira ses çok yayılmadığı için vokalleri çok algılayamadık. Bu arada baya ünlü kaynıyordu ortam. Aa Ceylan değil mi yanımızdaki? Görkem çok şeker dansediyor, ama sağlam içti ha! Murat Çopur yerimizi mi kaptı? falan gibi artistlik yaptık kendi aramızda baya eğlendik:)



Etkinlikler harici, bu ara baya baya kitap okumaya başladım, şu son 1-2 hafta da duruldum yine ama bir an geldi adeta soluk soluğa sanki okuyamadığım ayların hırsını almak istercesine yuttum adeta. Eski halime döndüm, en yakın arkadaşım geri dönmüş gibi.. Neler okumuşum 1-2 ay içerisinde bi bakalım..

Simon Beckett - David Hunter Serisi, (Ölümün Kimyası , Kemiklerin Şifresi, Ölülerin Fısıltısı)

Bu seriye Tüyap' ta satıcı arkadaşın zorla elime tutuşturduğu Ölümün Kimyası ile başladım. Baya baya sardı, özlemişim kanı vahşeti gizemi falan derken, hemen diğer iki kitabını da sipariş ettim. Bu arada hazır almışken gazı, siparişler gelene kadar evde ne zamandır duran Grange' ın Kurtlar İmparatorluğu' na geçiş yaptım. Aman yarabbi! Çılgınlar gibi okuyorum, çevreme anlatıyorum, bu arada da kendime inanamıyorum, nasıl da acıkmışım okumaya! Ardından siparişler bir nedenden gecikince hediye gelen Zülfü Livaneli' nin Serenad' ına başladım, kitap ben nereye gidersem benle oraya geldi, etkilendim baya, hem vahşete de biraz ara vermiş oldum. Ardından, siparişler geldi de özüme döndüm hemen:) Diğer iki kitabı da bitirdim hemen. Aslında sevdim bu seriyi baya, heyecanlı okudum tavsiye edebilirim hem hafif bir seri hem de bağlıyor bir şekilde.



Sonra, Grange' ın Leyleklerin Uçuşu' nu aldım, şu anda elimde o var, ama kitap mı çok sarmadı yoksa ben eski halime geri mi dönmeye başladım bilemiyorum, baya sürünü kitap benle ama bitireceğim, inadım inat! Hatta ardından da baya övgü alan Tess Gerritsen' in "Cerrah" ına başlayacağım.

Böyle işte.. Tiyatroya gittiğimde, güzel bir film izlediğimde, uyandığım zaman saatten önce başucumdaki kitabıma baktığımda, şahane bir konserdi duygusuyla eve dönerken ben, ben olabiliyorum, hayattan keyif alabiliyorum. Bir de yazdığımda tabi!