1 Tem 2013

Ne mi isterdik aslında? Anlatayım..

Tatil günlerimizde Barış' la sadece ama sadece kafa dinleyip, ağaç hışırtısı duymak, deniz kokusunu içimize çekmek, belki de en doğal hakkımız olan sessizlik içinde birkaç sayfa okuyup konuşabilmek için mutlaka kilometrelerce yol tepip nispeten sessiz, nispeten temiz kalmış birkaç semte, ormana, doğaya gitmeye çalışıyoruz. Geçirdiğimiz birkaç mutlu saatten sonra yine egzoz dumanlarına, korna seslerine boğulup felaket trafiğin içine dalarak geçirilen o birkaç saatin güzelliğini de eve gelene kadar  maalesef unutmuş oluyoruz. Dönüşte haftalık alışveriş zamanı gelmiş oluyor, semt pazarı günü değil, ee tabi alışkanlık da olmuş hadi canım eve yakın bir AVM' ye, yarısından fazlası adeta -alakasız- şeyler satan, kocaman, yorucu, alışveriş sepetleri tıklım tıkış dolduralım diye kamyon büyüklüğünde yapılan o meşhuuur marketlerden birine.. Yaklaşık 1 saatin ardından bedbah düşmüş, yapay ışıktan, havasızlıktan sönmüş, çürümüş, tatsız sebze meyve haricinde bir şey bulamadan yine arabaya binip evin yolunu tutmaca.. Buzdolabına bakıp yine yiyecek bir şey bulamamak. Günü de bitirmiş olmanın tatsızlığıyla, bir başka tatil gününe dair hayallerle uykuya dalmak.

Yazılacak o kadar çok şey var ki.. Sinemalar mesela.. En son ne zaman AVM içinde olmayan bir sinemaya gittim hatırlamak zor.. Semt pazarımıza gideli sanırım 6 aydan fazla oluyor.. Denize zaten, yine kilometrelerce yok teperek, bir çok masraf yaparak ulaşıyoruz senede 1, şanslıysak 2 kez. Topu topu 15 gün.. 

Bu evimize taşındığımızda yalan değil baya keyiflenmiştik, önü hemen süpermarket, 5 dakika uzaklıkta 3 AVM, 2 dk yürü metrobüs, havaalanına çok yakın, önü otopark, geniş balkonlu, meydana çok yakın, ohh ne isterdik ki başka? 

Ne mi isterdik aslında? Anlatayım..

Şehir yaşantısından kilometrelerce uzağa kaçmayı..
Semt pazarlarından alınan o taze sebze meyvelerle beslenmeyi..
Saksılar yerine bahçelerde ot yetiştirmeyi..
Kapının önüne gelen sütçüden süt alıp kaynatmayı..
Önünden araba, tepesinden uçak geçmeyen, bol ağaçlı bahçelerde oturup kitap okumayı..
Denize gitmek için şehir değiştirmenin gerek olmamasını..
Çocuk yapsak mı diye düşünüp, bol soru işaretini kafadan silemediğimiz için devamlı erteletmemeyi..

Sürer gider.. Yazmasına yazarım ama ne yazık ki vaktim yok.. Tüm bu hayallerimi yaşamak için az sonra her sene olduğu gibi kilometrelerce uzağa gidiyorum. Bodrum' a doğru...