Film için yine "klasik bir Ferzan Özpetek filmi" diyebilirim, yine simalar tanıdık, hep yaşanan umut dolu bir hava bu filme de hakim, öyle içi boş, kof bir umut değil ama, gerçek olabilecek kadar 'gerçekçi' umutlar. Müzikler, yaşanan olayları bambaşka hissettirebilecek kadar iyi seçilmiş, mutfak olgusu çok hakim olmasa da yine var ve yine müthiş görünüyor. Hatta bakınız;
Film, sağlam dostlukları olan bir grubun hikayesini anlatıyor aslında, aralarından birinin ani ölümü üzerine yaşananlar, ilişkiler, karakterler.. Derinlemesine karakter analizleri yok ama hareketlerinden hatta duruşlarından anlaşılıyor hissiyatları, belki bir parça da hayalgücümüzü devreye sokuyor yönetmen.
Filmdeki bir sahne bana sinemanın farklı bir tarafını hatırlattı, müziklerin çekilen sahneyi nasıl da bir anda değiştirebileceğini. Lorenzo öldükten sonra, ailesinin, dostlarının ve sevgilisinin onunla vedalaşma sahnesi, müziğinde etkisiyle çok farklı bir boyutta gerçekleşiyor sanki, alıştığımız ya da alıştırıldığımız kendini yerlere atma, bağırıp çığlık atma gibi sahneler yok, bu da karakterlere daha da yoğunlaşmanızı sağlamış aslında. Ayrıca çalan şarkının melodisi ağır değil, biraz zorlarsanız kalkıp dans bile edebilirsin, belki sözleri acıklıdır bilemiyorum, ama izleyiciye müthiş bir acı çektirme gibi bir niyeti de yok filmin, bu hoşuma gitti benim. Konu dram diye belirtilmiş ama asla bizim algıladığımız şekilde uygulanmamış.
* Filmde Cahil Periler filminde izleyip hayran olduğum Stefano Accorsi ve Margherita Buy' da oynuyor, onları görmek yine gayet güzeldi, Özpetek' in de kemik bir kadrosu var galiba, Serra Yılmaz bu filmde de var mesela, izlediğim her filminde de vardı.
* Filmin sonunda Serge Gainsbourg' un, Jane Birkin' in ağlama seslerinin eşliğinde söylediği "je suis venu te direque je m'en vais" şarkısında sesini duymak gayet iyi geliyor.
Işın Karaca'dan "Bitmemiş Tango" ve Nil Karaibrahimgil' den "Pırlanta" şarkıları da kullanılmış soundtrackinde, bunların haricinde kalkıp dans edebileceğiniz şahane şarkı da Gabriella Ferri' den "Remedios", film bitince la la la la la nedir acaba bu şarkı diye boşuna aramayın diye yazıyorum:) Alttaki fotoğraftan anlaşılacağı üzere Türkan Şoray' a da bir selam gönderilmiş. Film, Hrant Dink' e adanmış bu arada onu da belirtelim.
Son olarak, şunu da söyleyeyim, Serseri Mayınlar' dan biraz daha fazla zevk almıştım, ama bu filmde de bahsettiğim ögeler beni baya etkiledi, tekrar tekrar izleyebilirim öyle söyleyeyim.
0 yorum:
Yorum Gönder