8 Ara 2013

şehir.

Çoğu zaman ihtiyacımızdan daha da fazla istiyoruz, tüketimin verdiği o kısacık haz(!)la yaşıyoruz, alıyoruz, alıyoruz, alıyoruz. Sonunda yine de mutsuzuz.

Eskiden kesekağıtlarının üzerindeki haberleri okuyarak mutlu hissedermiş annem kendisini. Şimdi koccaman, içinde bangır bangır müzik çalan, her ne hikmetse "Best Seller" bölümü en gözümüze sokulan, fabrikasyon kitapçılardan alıyoruz kitaplarımızı. Okuyoruz, unutuyoruz.Okuyoruz, çabalamıyoruz.  Okuyoruz, alınacak ders kısmını çok yanlış anlıyoruz.

Eleştirmiyor muyuz? Hem de dibine kadar.. Eleştirdiğimizi yapmıyor muyuz? Hem de nasıl.. Bakmayın siz "ay sahaflar çok kıymetli", "plaktan başka bir şey dinleyemiyorum", "ah o kitapların kokusu" diye vır vır konuştuğumuza. Akşam yemeğini o çok lüks restaurantta "hamburger" yedikten sonra soluğu bilmemne marketlerde android telefonlara iç geçirirken, kapısının önünde bilmemne marka arabalar var diye girmek için can attığımız club' lara girmeye çalışırken bu konuştuklarımız hemen anlamını yitiriveriyor.

Şu an ciddi anlamda arada kalmış durumdayız koca dünya olarak. Eskinin hatırası ve güzelliği mi yoksa yeninin albenisi ve çekiciliği mi? Her yeni tü kaka olmadığı gibi, en popüler şeyler de inanılmaz değil. Her eski mükemmel olmadığı gibi en nostaljik şeyler de eski kafa değil.

Gelelim özeleştiri yapmaya,

* Hakikaten ben bu kadar arada kaldığım bir dönem daha hatırlamıyorum. Eski fotoğraf makinelerim çekmecelerde bir yerlerde. Elimde bir android telefon, muazzam fotoğraf çektiğimi düşünüp arada bir hüzünleniyorum.

* Başucumda hep bir kitap, okumasam bile mutlu oluyorum, e-kitap denilen şeyden deli gibi kaçıyorum.

* Kocam sahaf ama en son ne zaman bir sahaftan aldığım kitabı okudum acaba? Haftanın birkaç günü o meşhur kitapçılarda alıyorum soluğu. Best-Seller' lara karşı neyse ki hala mesafeliyim.

* Evde yemek pişirmeyi ne denli sevdiğimi unutup, sırf bahaneler arkasından sesleniyorum Barış' a. Hımm, bugün canım dışarı çıkmak istiyor.. Hadi koşa koşa ambiyans, lezzet ama hep aynı şeyleri tüketmeye. Bunda bile yaratıcı değiliz Tanrım..

Öyle işte.. Ölesiye eleştirip, eleştirdiğimizi yapıyor olmak tam bize göre..

3 Ara 2013

Piyer

Bir oğlumuz oldu, Piyer. Yaklaşık 30 yılımı hayvan fobisiyle geçirmiş biri olarak, evcil hayvan giren eve doktor girmez diyorum, çok net! Pişmanım 30 yıldır bu sevgiyi tatmadığım için. Hayvanlara uzak olanlara abartılı gelecek eminim ama sokaktan bir canlı eve getirip onun bakımı üstlenmeniz, onun verdiği sıcaklık hakikaten insana ilaç gibi geliyor. Ne depresyon ne anti-depresan. Kesin bilgi.


Piyer' i eve aldıktan sonra mesela hayatımız da adeta yenilendi -ben bunu iyilik yap iyilik bul diye kafama kodladım- hayalimdeki firmadan iş teklifi aldım mesela. Hem hep çalışmak istediğim bir yere hem de terfi alarak gidiyorum. 

Böyle işte.. Bir selam verip kaçayım dedim.