Şimdi, bu mevzuya bi ara baya bi kafa yoran oldu biliyorum. Ama ne var yani, benim de fikirlerim var!
Ben üniversiteyi taa Muğlalarda okudum, Ankara - Muğla arası da nerden baksan otobüsle 8 saat. Tabi ben okurken böyle şimdiki gibi mp3 müş falan hak getire. Gerçi çıkmıştı sanırım ama biz discmanci gençliktik, hatta ilk zamanlar wolkmanci gençliktik, öyle şeylere pek kafa yormazdık, atardık kaseti ya da tıkış tıkış doldurulmuş cd'mizi çantaya, öyle yola çıkardık. Tabi bi de birkaç çeşit ve yarı boş, ya da babaya yola çıkmadan aldırılmış bi ton pille. Zira pil dayanmıyordu, duracell bizim tanrımızdı o zamanlar. Neyse işte, bu arada benim discman'im turuncuydu, çok severek kapmıştım kendisini öğrenci iken annemden olan ekkartımla :)
Ben müziksiz yola çıkmayı hiç düşünemem, bi ara çok kitap okudum yollarda, ara verince de müzik dinlerdim, bu iki ilahi araç, hele bi de yanınızda "bıdı bıdı konuşmaya çalışan bi teyze" oturduysa, sizi ondan çok pis izole eder, bilginize.
4 sene Ankara - Muğla arası baya bi gidip geldim, yollarda harap oldum ey okur, ama neyse ki yol albümlerim vardı, misal ben çok pis Scorpions dinler gaza gelirdim. O zamanlar baba grupları dinlemişliğim vardır çünkü internet denen zımbırtı bize pahallıydı, ne de olsa internet cafeye sadece not öğrenmeye ya da tez yazmaya giderdik hey gidi.. Dolayısıyla yeni çıkan gruplardan falan Ankara'ya tatilde gittiğimde Mtv izleyerek haberdar olurdum..
Bon Jovi akustiği çıkmıştı, hiç unutmam, Ankara'da radyoda bi program vardı, çoğunu çalmıştı, bende kasete çekmiştim, onu baya bi dinledim. Chicago, Janis Joplin, Eros Ramazotti (bu adamın sesine bayılırım), Guns and Roses tabiki, Radiohead falan falan.
Şimdi artık İstanbul'dayım ve bi yere gittiğimde yok, gittiğimde de belediye ya da halk otobüslerindeyim , o kadar gürültülü bi şehir ki malesef dinlediğimden bişey anlayamıyorum, trafikte kalınca birilerini boğazlayasım geliyor, e yaşta ilerledi daha soft şeyler dinliyorum, onun da gürültüden hakkını veremiyorum.
Başlığın da çok hakkını veremedim, birkaç albüm yazayım madem yola çıkanlar için..
Bat For Lashes - Fur and Gold (soft sevenler için)
Fatima Spar Und Die Freedom Fries - Zirzop (Daha bi oynak Balkan ezgili, bossanova bişiler)
Norah Jones - Come Away With Me (dingin)
The Last Shadow Puppets - The Age Of Understatement (her daim favorim)
gibi bişiyler.. Varsa bi önerisi olan, yorum buyurursa sevinirim..
7 yorum:
benim hiç discmanim olmamıştı, walkmanden direk mp3e geçen ve afallayan bir bünyeye sahibim o yüzden :)) her gün iş için il değiştiren biri olarak mp3üm ve şarkılarım benim için kurtarıcı gibidir. sabahları daha hareketli şeyler dinlerim ama akşamları dönüş yolunda daha dingin şeylere ihtiyaç duyarım. mesela notre dame de paris müzikaline ait şarkılar, Yann Tiersen albümleri ( özellikle Le fabuleux destin d'Amélie Poulain soundtrack ) en çok dinlediklerimdir. Bıkmadan dinlerim :))
oo notre dame de paris'i bi ara bende baya dinledim, cidden çok çok iyi, yann tiersen de çok başarılı bi seçim:)
Hmm burda Notre Dame'cılar varmıs sevındım gorunce...Gecen gun Notre Dame ıle ılgılı yazmıstım sonradan begenmedım sıldım, keske kalsaymış...
http://listen.grooveshark.com/#/user/yokamaniac/2078840/favorites
buradan bak begendıgın bısey varsa al gotur gerı de getırme sende kalsın
:) teşekkürler bi bakayım.
Ooooo NOtre-Dame denildi, akan sular durdu benim için :) Obsessif derecede taktığım, lisedeyken amatör de olsa rol aldığım müzikaldir :) Her gün bir kere möutlaka baştan sona dinlerim, haftada bir izlemekten orijinal DVD çizik içinde kaldı :) Orijinal kadronun oyuncularının, özellikle Garou ve Bruno Pelletier'in kendi kariyerlerindeki albümler de harikadır, Garou'nun "Gitan"ından öte yol müziği düşünemiyorum!
vay, işte güzel öneri, Garou'nun sesini her zaman sevmişimdir, ama öyle adam gibi bi albümünü dinlemedim, bunu edinebilirim.
Senden özenip uzun yol müzikleri listemi yayınladım kendi blogumda, snein bu yazına da link verdim, bakının bir derim :)
Yorum Gönder