En nihayetinde yaptım bunu.. AA yarın erken çıkıcam işten, bakalım 13 aydır biletini almayı beklettiğim oyuna yer var mı?
- hımmmm, hımmmm aaaa ... hımmm
- evet ya, üşenmemeliyim almalıyım, yapmalıyım bunu
- aa kredi kartım da çantamda ama..
- yuh sana ceren, kalk yerinden
iç sesleri eşliğinde, üşenmedim ve, "ilk maaşımla gidicem Ferhan' ı görmeye" dememin üzerinden tam 13 ay sonra 2 tık yaparak bileti aldım internetten. Geriye sadece 3 vasıta yaparak Taksim'e varmak ve esnememeye çalışarak şahane bir oyun izlemek kaldı.
Hayır o değil, öyle bir gaza gelmişim ki bu akşam bir oyuna daha gidiyoruz:) Tiyatronun köküne edilmeye çalışılan şu günlerde oyun izlemekten, daha çok oyun izlemekten başka bir şey mutlu edemiyor beni..
Gelelim oyuna.. Ama oyundan önce salona.. İçeri girer girmez her tiyatro salonunda olduğu gibi insan saygısından olsa gerek fısıltılar eşliğinde küçük adımlarla keşfe çıkıyor etrafı. Bize eşlik eden o inceden kolonya kokusu ve buram buram tarih kokan ses tiyatrosunun salonu insanın içine hemen bir ah! konduruveriyor.. o kadife koltuklar , sandalyeler, afişler, kitaplar, radyo ve Ferhan Şensoy.. Dün akşam uzun zamandır iple çektiğim bir akşamdı ve ötesine bile geçti.
Ferhangi Şeyler, Ferhan Şensoy' un 1987' den beri aralıksız oynadığı tek kişilik bir oyun. Aslında tek kişilik ama pek çok hayali karakter var. Orkinos Hanım, herkesin avukatı Tayfun, bakkalın çırağı, sarhoş adam ... Susmayan telefonlar, alolardan bir demet, bolca eleştiri, bolca kahkaha.. 80'lerde yazıldığı düşünülürse hala etkisini yitirmemiş, ancak Ferhan Şensoy oyundaki bazı yerleri sanırım devamlı güncelleştiriyor. Özellikle 2. bölümde yer alan gazeteleri karıştırma bölümü hem doğaçlama gerçekleşiyor hem de bu doğallıktan ötürü daha da güldürüyor.
Yalnız Ferhan Şensoy acayip zayıflamış, sahneye çıkar çıkmaz uzunca bir süre inanamadım.. (Bu muhabbet de amma yapılmıştır)
** 2 gün sonra gelen notcuk: Ertesi gün ki tiyatro o gün feci şekilde gezince çöpe gitti, klasik bir Ceren&Barış hareketi aslında, uzunca bi süre birbirimize söyleyemedik, sonra Barış söyleyiverdi: "Acaba gitmesek mi?" bende bunu bekliyordum zaten, "hı hı olur, çok yorgunummm"
6 May 2012
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder