12 May 2012
ilk plak heyecanı
Dün büyük çılgınlıklar günüydü. Şöyle ki, sabah kalkıp kahvaltı yaptık balkonumuzda, ardından "Cuore Sacro" isimli canım Ferzan Özpetek filmini izledik, filmi izlerken epey heyecan yapsam da, sonlara doğru "oehh" dedim ki hiç bir Ferzan Özpetek filminde oehh demişliğim olmamıştı, bu bir ilkti.
Öğleden sonra pek sevgili Hayyam' a yollandık, 50 mm nikkor almaya gitmişken, 24 120 mm ile çıktık, fotoğrafçıda epey tatmin olduysam da, çıktıktan sonra bir pişmanlık dalgası sardı içimi ki anlatamam, baya da bi para saydım kendisine öyle mal gibi almış bulundum, neyse konuşturucaz sanatımızı yapacak bir şey yok.. öhöm. neyse.
Akşam Bronx' ta bi konser vardı, ona hazırlık olsun diye içmeye başladık Mono' da, sonra konserin 11'de olduğu mesajı geldi, ertesi gün de iş güç olunca eve doğru yollandık, işte tam orda bir D&R çarptı gözümüze.. İşte bu kadar yazıyı sırf D&R 'a gelebilmek için yazdım, ana konu buydu.
Bir Patti Smith kitabı (Çoluk Çocuk' tan sonra almamak ayıptı), Korhan Futacı ve Kara Orkestra' nın "Pavurya" sı (Hani dvd olarak çıkacaktı olm bu? kandırıkçılar) ve esas bomba, ---aldığım ilk plak olarak tarihe geçsin lütfen!!--- Florence and The Machine "Ceremonials".. Görünce dayanamadım, bu arada yeni plaklar ne kadar pahalıymış yahu, ama aldığıma da pek sevindim, evin en klas köşesine yerleştiriverdim hemen.
10 May 2012
28
Evet, bir doğumgününün daha sonuna gelmiş durumdayız, sırada evlilik yıldönümü ve Barış' ın doğumgünü var ve hepsi bu ay içinde, daha önce de defalarca söylediğim gibi bu ay çöküş ayımız:)
Her şey işyerimdeki sürpriz partiyle başladı, güya sürpriz ama daha önce pek çok kişiye yaptığımız için adım adım ne yapılacağından haberdar olunca pek sürprizi kalmadı:) ama gayet keyifliydi.
Sonra Barış arayıp beni bir arabanın alacağını söyledi, işte burda heyecan katsayım fena yükselmeye başladı. Ne? Nereye gidicez? Arabanın plakası kaç ki? soruları eşliğinde güp güp beklemeye başladım çıkış saatimi. Sonra arabaya atladım ve 1 saat sonra Cihangir' de Barış' ın yanındaydım:)
Gittiğimiz yer Cihangir' de 5. Kat oldu, eskiden Barış' la gitmeyi baya bi konuşup sonra unutmuşuz cidden güzel bi sürpriz oldu zira baya hoş bir ortamı var. Çok ayrıntıya girmeyeyim sonraki atraksiyon çok sevdiğim 2 arkadaşımın plana eklenmesi oldu şahane de oldu, baya eğlendik.
Mekan hakkında söyleyebileceğim; yemekler tırttı, manzara şahaneydi, servis yavaş, kokteylleri güzeldi ve yemek mönüsü çok yavandı.
Sonra ordan kalkıp Taksim' de Baykuş' a gittik, oraya nasıl vardık pek hatırlamıyorum zira hemen kafa olmuşum kokteyl ve temiz havadan olsa gerek:)
Baykuş' ta Kaybedenler Kulübü filminden hatırlayacağınız Gülce Duru ve Can Goksun sahne alıyorlardı, onları dinledik ve yanımızdaki arkadaşlarımın arkadaşı olduğu için de bana sahneden bi güzellik yapıp doğumgünümü kutladılar ehueh, üstüne bi de cheese cake üfledim ohh yandan. Sahne performansları şahaneydi bu arada..
Anlayacağınız bu sene sürprizlere doydum, her şey şahane geçti, ama enn bi güzelini en sona sakladım. Pek sevgili kocim Barış' ın hediyesini (her sabaha uyanıp bi okşadığım, amanda aman diye sevdiğim) sizlere sunmaktan pek bir keyif alıyorum şu anda sevgili dostlar..
(Mutluluktan kaymış tipimle)
Sıra geldi ben Barış' a ne alacağım diye kıvranmaya..
Her şey işyerimdeki sürpriz partiyle başladı, güya sürpriz ama daha önce pek çok kişiye yaptığımız için adım adım ne yapılacağından haberdar olunca pek sürprizi kalmadı:) ama gayet keyifliydi.
Sonra Barış arayıp beni bir arabanın alacağını söyledi, işte burda heyecan katsayım fena yükselmeye başladı. Ne? Nereye gidicez? Arabanın plakası kaç ki? soruları eşliğinde güp güp beklemeye başladım çıkış saatimi. Sonra arabaya atladım ve 1 saat sonra Cihangir' de Barış' ın yanındaydım:)
Gittiğimiz yer Cihangir' de 5. Kat oldu, eskiden Barış' la gitmeyi baya bi konuşup sonra unutmuşuz cidden güzel bi sürpriz oldu zira baya hoş bir ortamı var. Çok ayrıntıya girmeyeyim sonraki atraksiyon çok sevdiğim 2 arkadaşımın plana eklenmesi oldu şahane de oldu, baya eğlendik.
Mekan hakkında söyleyebileceğim; yemekler tırttı, manzara şahaneydi, servis yavaş, kokteylleri güzeldi ve yemek mönüsü çok yavandı.
Sonra ordan kalkıp Taksim' de Baykuş' a gittik, oraya nasıl vardık pek hatırlamıyorum zira hemen kafa olmuşum kokteyl ve temiz havadan olsa gerek:)
Baykuş' ta Kaybedenler Kulübü filminden hatırlayacağınız Gülce Duru ve Can Goksun sahne alıyorlardı, onları dinledik ve yanımızdaki arkadaşlarımın arkadaşı olduğu için de bana sahneden bi güzellik yapıp doğumgünümü kutladılar ehueh, üstüne bi de cheese cake üfledim ohh yandan. Sahne performansları şahaneydi bu arada..
Anlayacağınız bu sene sürprizlere doydum, her şey şahane geçti, ama enn bi güzelini en sona sakladım. Pek sevgili kocim Barış' ın hediyesini (her sabaha uyanıp bi okşadığım, amanda aman diye sevdiğim) sizlere sunmaktan pek bir keyif alıyorum şu anda sevgili dostlar..
(Mutluluktan kaymış tipimle)
Sıra geldi ben Barış' a ne alacağım diye kıvranmaya..
6 May 2012
Ferhangi Şeyler - 1713. Oyun
En nihayetinde yaptım bunu.. AA yarın erken çıkıcam işten, bakalım 13 aydır biletini almayı beklettiğim oyuna yer var mı?
- hımmmm, hımmmm aaaa ... hımmm
- evet ya, üşenmemeliyim almalıyım, yapmalıyım bunu
- aa kredi kartım da çantamda ama..
- yuh sana ceren, kalk yerinden
iç sesleri eşliğinde, üşenmedim ve, "ilk maaşımla gidicem Ferhan' ı görmeye" dememin üzerinden tam 13 ay sonra 2 tık yaparak bileti aldım internetten. Geriye sadece 3 vasıta yaparak Taksim'e varmak ve esnememeye çalışarak şahane bir oyun izlemek kaldı.
Hayır o değil, öyle bir gaza gelmişim ki bu akşam bir oyuna daha gidiyoruz:) Tiyatronun köküne edilmeye çalışılan şu günlerde oyun izlemekten, daha çok oyun izlemekten başka bir şey mutlu edemiyor beni..
Gelelim oyuna.. Ama oyundan önce salona.. İçeri girer girmez her tiyatro salonunda olduğu gibi insan saygısından olsa gerek fısıltılar eşliğinde küçük adımlarla keşfe çıkıyor etrafı. Bize eşlik eden o inceden kolonya kokusu ve buram buram tarih kokan ses tiyatrosunun salonu insanın içine hemen bir ah! konduruveriyor.. o kadife koltuklar , sandalyeler, afişler, kitaplar, radyo ve Ferhan Şensoy.. Dün akşam uzun zamandır iple çektiğim bir akşamdı ve ötesine bile geçti.
Ferhangi Şeyler, Ferhan Şensoy' un 1987' den beri aralıksız oynadığı tek kişilik bir oyun. Aslında tek kişilik ama pek çok hayali karakter var. Orkinos Hanım, herkesin avukatı Tayfun, bakkalın çırağı, sarhoş adam ... Susmayan telefonlar, alolardan bir demet, bolca eleştiri, bolca kahkaha.. 80'lerde yazıldığı düşünülürse hala etkisini yitirmemiş, ancak Ferhan Şensoy oyundaki bazı yerleri sanırım devamlı güncelleştiriyor. Özellikle 2. bölümde yer alan gazeteleri karıştırma bölümü hem doğaçlama gerçekleşiyor hem de bu doğallıktan ötürü daha da güldürüyor.
Yalnız Ferhan Şensoy acayip zayıflamış, sahneye çıkar çıkmaz uzunca bir süre inanamadım.. (Bu muhabbet de amma yapılmıştır)
** 2 gün sonra gelen notcuk: Ertesi gün ki tiyatro o gün feci şekilde gezince çöpe gitti, klasik bir Ceren&Barış hareketi aslında, uzunca bi süre birbirimize söyleyemedik, sonra Barış söyleyiverdi: "Acaba gitmesek mi?" bende bunu bekliyordum zaten, "hı hı olur, çok yorgunummm"
- hımmmm, hımmmm aaaa ... hımmm
- evet ya, üşenmemeliyim almalıyım, yapmalıyım bunu
- aa kredi kartım da çantamda ama..
- yuh sana ceren, kalk yerinden
iç sesleri eşliğinde, üşenmedim ve, "ilk maaşımla gidicem Ferhan' ı görmeye" dememin üzerinden tam 13 ay sonra 2 tık yaparak bileti aldım internetten. Geriye sadece 3 vasıta yaparak Taksim'e varmak ve esnememeye çalışarak şahane bir oyun izlemek kaldı.
Hayır o değil, öyle bir gaza gelmişim ki bu akşam bir oyuna daha gidiyoruz:) Tiyatronun köküne edilmeye çalışılan şu günlerde oyun izlemekten, daha çok oyun izlemekten başka bir şey mutlu edemiyor beni..
Gelelim oyuna.. Ama oyundan önce salona.. İçeri girer girmez her tiyatro salonunda olduğu gibi insan saygısından olsa gerek fısıltılar eşliğinde küçük adımlarla keşfe çıkıyor etrafı. Bize eşlik eden o inceden kolonya kokusu ve buram buram tarih kokan ses tiyatrosunun salonu insanın içine hemen bir ah! konduruveriyor.. o kadife koltuklar , sandalyeler, afişler, kitaplar, radyo ve Ferhan Şensoy.. Dün akşam uzun zamandır iple çektiğim bir akşamdı ve ötesine bile geçti.
Ferhangi Şeyler, Ferhan Şensoy' un 1987' den beri aralıksız oynadığı tek kişilik bir oyun. Aslında tek kişilik ama pek çok hayali karakter var. Orkinos Hanım, herkesin avukatı Tayfun, bakkalın çırağı, sarhoş adam ... Susmayan telefonlar, alolardan bir demet, bolca eleştiri, bolca kahkaha.. 80'lerde yazıldığı düşünülürse hala etkisini yitirmemiş, ancak Ferhan Şensoy oyundaki bazı yerleri sanırım devamlı güncelleştiriyor. Özellikle 2. bölümde yer alan gazeteleri karıştırma bölümü hem doğaçlama gerçekleşiyor hem de bu doğallıktan ötürü daha da güldürüyor.
Yalnız Ferhan Şensoy acayip zayıflamış, sahneye çıkar çıkmaz uzunca bir süre inanamadım.. (Bu muhabbet de amma yapılmıştır)
** 2 gün sonra gelen notcuk: Ertesi gün ki tiyatro o gün feci şekilde gezince çöpe gitti, klasik bir Ceren&Barış hareketi aslında, uzunca bi süre birbirimize söyleyemedik, sonra Barış söyleyiverdi: "Acaba gitmesek mi?" bende bunu bekliyordum zaten, "hı hı olur, çok yorgunummm"
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)